Google Play badge

gerçekçilik ve neorealizm


Realizm ve Neorealizm denilince aklınıza ne geliyor? Realizm ve Neorealizm ile uluslararası ilişkiler arasındaki bağlantı nedir? Konuyu inceleyelim ve daha fazlasını öğrenelim.

ÖĞRENME HEDEFLERİ

Bu konunun sonunda sizden beklenenler;

Uluslararası ilişkilerde (IR), gerçekçilik, uluslararası ilişkilerin çatışmalı ve rekabetçi yönüne vurgu yapan bir düşünce okulu anlamına gelir. Gerçekçiliğin köklerinin, insanlığın en eski tarihi yazılarından bazılarında, özellikle de Thukydides'in MÖ 431 ile 404 arasında gerçekleşen Peloponnesos Savaşı tarihinde bulunduğu iddia edilmektedir.

REALİZMİN TEMELLERİ

Realizm'in ilk varsayımı, ulus-devletin (normalde devlet olarak kısaltılır) uluslararası ilişkilerde ana aktör olduğudur. Örgütler ve bireyler gibi başka organlar da var ama sınırlı güçleri var.

İkinci varsayım, devletin üniter bir aktör olduğudur. Milletin çıkarları, özellikle savaş zamanlarında, devletin tek ses olarak konuşmasına ve hareket etmesine yol açar.

Üçüncü varsayım, karar vericilerin rasyonel aktörler olduğudur. Bu, rasyonel karar vermenin ulusal çıkarların peşinde koşmasıyla sonuçlanması anlamındadır. Bu durumda devletinizi savunmasız bırakacak adımlar atmak mantıklı olmayacaktır.

Son varsayım, devletlerin bir anarşi bağlamında yaşadıklarıdır. Bu, uluslararası alanda sorumlu kimsenin yokluğu anlamına gelir. Uluslararası alanda hiçbir şeyin veya kimsenin net bir beklentisi yok. Bu nedenle devletler ancak kendilerine güvenebilirler.

Uluslararası ilişkilerde (IR), yapısal gerçekçilik veya neo gerçekçilik, uluslararası ilişkilerde gücün en önemli faktör olduğunu belirten bir teoriyi ifade eder. Neoliberalizmle birlikte Neorealizm, uluslararası ilişkilere yönelik en etkili iki çağdaş yaklaşımdan biridir. Neorealizm, saldırgan ve savunmacı Neorealizm olarak ikiye ayrılır.

Neorealistler, uluslararası sistemdeki büyük güçlerin sayısıyla tanımlanan yeteneklerin dağılımındaki değişikliklere dayanan 3 olası sistem olduğunu savunurlar. Tek kutuplu bir sistem yalnızca bir büyük gücün, iki kutuplu bir sistemin iki büyük gücün ve çok kutuplu bir sistemin ikiden fazla büyük gücün birleşmesinden oluşur. Neorealistler, iki kutuplu bir sistemin çok kutuplu bir sistemden daha istikrarlı (sistemik değişime ve büyük güç savaşına daha az eğilimli) olduğu sonucuna varırlar.

Yapısal gerçekçilik de saldırgan ve savunmacı gerçekçilik olarak ikiye ayrılır. Her iki kol da, sistemin yapısının devletler arasında rekabete neden olmaktan sorumlu olduğu konusunda hemfikirdir. Bununla birlikte, savunmacı gerçekçilik, çoğu devletin kendi güvenliklerini sürdürmeye odaklandığını, başka bir deyişle, devletlerin güvenliği maksimize edici olduğunu savunur. Saldırgan gerçekçilik, tüm devletlerin mümkün olduğu kadar çok güç elde etmeye çalıştığını, başka bir deyişle devletlerin güç maksimize edici olduğunu iddia eder.

Mearsheimer tarafından geliştirilen saldırgan gerçekçilik, bir devletin arzu ettiği güç miktarında farklılık gösterir. Devletlerin nihai olarak bölgesel hegemonyayı hedefleyerek göreli gücü maksimize etmelerini önerdi.

Download Primer to continue