Engellilik, toplumun ve bireysel yaşamın çeşitli yönlerine dokunan karmaşık bir kavramdır. Bu sadece bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik boyutlarla da kesişiyor ve insanların yaşamlarını çeşitli şekillerde etkiliyor. Bu ders engellilik kavramını, kategorizasyonunu, toplumsal algıları ve sonuçlarını keşfetmeyi amaçlamaktadır.
Engellilik, bir birey veya grubun genel standardına göre önemli ölçüde bozulmuş olduğu değerlendirilen bir durum veya işlevdir. Terim genellikle fiziksel bozukluk, duyusal bozukluk, bilişsel bozukluk, entelektüel bozukluk, akıl hastalığı ve çeşitli kronik hastalık türleri dahil olmak üzere bireysel işlevlere atıfta bulunmak için kullanılır.
Engellilik genetik koşullar, hastalık, yaralanma veya yaşlanmadan kaynaklanabilir. Görünür veya görünmez, geçici veya kalıcı olabilir ve birey ve kişinin yaşama ve çalışma kapasitesi üzerindeki etkileri büyük ölçüde değişebilir.
Engelliliğin sosyal modeli, engelliliğin kişinin bozukluğundan veya farklılığından ziyade toplumun örgütlenme şeklinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Engellilerin yaşam tercihlerini kısıtlayan engelleri kaldırmanın yollarını araştırıyor. Bu modele göre toplum, her şeyi engelli olmayan insanların çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlayarak insanları engelli hale getiriyor.
Sosyal modele göre sorun bireyin engelliliği değil, toplumun tutum ve yapılarındadır. Algıdaki bu değişim, toplumsal yapıları ve tutumları değiştirerek çözümlerin belirlenmesine ve katılımın teşvik edilmesine yardımcı olur.
Engelli kişilere karşı ayrımcılık hem doğrudan hem de dolaylı olarak birçok biçimde olabilir. Doğrudan ayrımcılık, bir kişiye engelliliği nedeniyle daha az olumlu davranıldığında ortaya çıkar. Dolaylı ayrımcılık, herkes için geçerli olan ancak engellilerin aleyhine olan kurallar veya politikalar olduğunda ortaya çıkar.
Engelli kişilerin topluma dahil edilmesinin önündeki en önemli engellerden biri, engellilikle ilgili damgalama ve stereotiplerdir. Bu toplumsal algılar eğitimden, istihdamdan ve sosyal faaliyetlerden dışlanmaya yol açarak engelli kişilerin daha da ötekileştirilmesine yol açabilir.
Engellilerin katılımı ayrımcılığın ele alınmasından daha fazlasını içerir. Engelli kişilerin de yaşamın her alanına yetenekleri ve arzuları doğrultusunda en iyi şekilde katılmaları için diğer herkesle aynı fırsatlara sahip olmalarını sağlamak için aktif çaba gösterilmesi gerekir. Bu içerir:
Engelli katılımını teşvik etmenin temelinde engelli kişilerin haklarının tanınması yatmaktadır. Bu haklar, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Engelli Amerikalılar Yasası (ADA) ve uluslararası düzeyde Engelli Kişilerin Haklarına İlişkin Sözleşme (CRPD) gibi yasal çerçevelerde koruma altına alınmıştır. Bu kanunlar ve anlaşmalar, engellilik durumuna bakılmaksızın tüm insanların doğuştan gelen onurunu ve toplumların bu hakları kabul etmesi ve desteklemesi ihtiyacını kabul etmektedir.
Engelliliğin aynı zamanda önemli bir ekonomik boyutu da vardır. Engelli bireyler, engellilikle ilgili ihtiyaçlarından dolayı daha yüksek yaşam maliyetleriyle karşı karşıya kalabilirler. Ayrıca, işgücüne uygun şekilde dahil edilmedikleri takdirde engelli kişiler potansiyel ekonomik katkı kaybı anlamına gelmektedir. Engelli insanları ekonomik alana başarılı bir şekilde dahil eden toplumlar, onların yeteneklerinden, yaratıcılıklarından ve üretkenliklerinden yararlanır.
Engelliliğin ekonomik etkisini ele almanın bir örneği erişilebilir işyeri uygulamalarının hayata geçirilmesidir. Bu sadece binalarda yapılan fiziksel değişiklikleri değil aynı zamanda esnek çalışma programlarını, uzaktan çalışma seçeneklerini ve yardımcı teknolojilerin kullanımını da içermektedir. Bu uygulamalar yalnızca engelli çalışanlara fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda tüm çalışanlar için çalışma ortamını da iyileştirebilir.
Diğer bir örnek ise okulların uygulamalarını ve ortamlarını engelli olanlar da dahil olmak üzere tüm öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarladığı kapsayıcı eğitimdir. Kapsayıcı eğitim, yetenekleri veya engelleri ne olursa olsun tüm çocukların birlikte öğrenebileceği ilkesine dayanmaktadır.
Engellilik, kapsamlı bir yaklaşım gerektiren karmaşık ve çok yönlü bir sorundur. Toplumlar, engelliliğin sosyal modelini anlayarak, ayrımcılıkla etkin bir şekilde mücadele ederek, katılımı ve hakları teşvik ederek ve ekonomik boyutları tanıyarak, engelli insanlar için daha kapsayıcı bir dünya oluşturmak için çalışabilir.
Engellilik de dahil olmak üzere insan deneyimlerinin çeşitliliğini kabul eden, saygı duyan ve değer veren bir dünya yaratmak hepimizi zenginleştirir. Herkesin katkıda bulunma ve gelişme fırsatına sahip olduğu daha şefkatli, yaratıcı ve yenilikçi bir topluma yol açar.